|
|
|
"Tüm insanlar özgür doğar. Ama ..." özgür olduklarının bilincine varmalıdırlar. Ancak Özgürlüğünü bilmeyen insan özgür olamaz. |
|
Özgürlük Kavramının ne olduğunun bilinmediği söylenir. Ama benzer olarak Özdek, Uzay, Sayı, İyi vb. gibi kavramları bildiğimizi de söyleyemeyiz. Giderek bir düşünür Varlığın, bu en yalın, en soyut, en arı, en boş kavramın bile ne olduğunu bilmediğimizi düşünür. Bir Kavramı bilmek için kendisinin yeterli olmadığını düşünürüz ve onu kendisinden başka terimlerle bilmeyi isteriz. Ama bu doğru değildir. Örneğin "Özgürlük" x'tir dediğimiz zaman onu x yaparız, ama x bu Özgürlükten başka birşeydir. Bir Kavramı bilmek, gerçekte, onu başka Kavramlar ile bağıntısı, logosu içinde, dizgesel bütündeki yeri içinde bilmek demektir. Bu
kurgul düşüncenin, kavramsal düşüncenin işidir.
Bir kavramı bilme isteği, sıradan bilinçten geldiği düzeye dek, onu tasarımsallaştırmak, görgülleştirmek, giderek duyusallaştırmak onu kendisinden başka birşey yapma isteği demektir. Kendinde Kavram ise bu bozulmadan bütünüyle başka birşeydir.
Onda ilkin kendisinden başka düşünülecek hiçbirşey yoktur. Ve gerekli olan tek şey onun başka Kavramlar ile ilişkisini doğru olarak kurmaktır.
Özgürlük İstençtir, Duyunçtur. İstenç kavramını İstenci özgür görmeksizin düşünemeyiz. Bu nedenle ancak kendi İstençlerini bilen insanların özgür olduklarını, ancak özgür insanların kendi istençlerini politik Güç yapabileceklerini söyleriz. Politik Güç ise Yasadır, bireysel bir özenç, keyfi istenç diyebileceğimiz şey değil. Bu nedenledir ki Devlet ussal genel İstençtir, istençsiz kitlenin özencinin üzerindedir. Özgürlüğün Kavramında başkasında kendini bulma gibi bir bağıntı çıkarsarız. Bunu Yasa durumunda uygularsak, yasa ilkin benim için başkasıdır, yabancı bir güç olarak görünür, ve durum gerçekten böyle ise özgür değilimdir ve yasa bana dışsal bir baskı aracı olarak durur. Ama Yasa benim kendi İstencim ise, dürtülere, tikel istek ve eğilimlere, genel olarak özence karşı ussal Duyuncun yargısı tarafından aklanıyorsa, o zaman benim için sözcüğün en gerçek anlamında Özgürlük dediğim şey olur ve onda yalnızca kendi hakkımın anlatım kazandığını düşünürüm.
Özgürlük Duyunçtur, çünkü Duyunç dokunulamaz öznellik, içselliktir. Duyuncumu herşeyin üzerine, Yasanın, Devletin, tüm yargıların vb. üzerine, tutkuların, eğilimlerin, dürtülerin vb. üzerine yükseltebilirim, çünkü saltık olarak hiçbirşey ona ulaşamaz, saltık olarak hiçbirşey onun olumsuz, salt içsel Özgürlük alanını zorlayamaz. Duyuncum neyin İyi ve Doğru olduğunu yargılayacak olan saltık yetidir. Önemli olan şey ilkin Duyuncumun benim kendimin olmasıdır, sorgulanmayan dışsal bir yetkenin, kölece boyun eğilen dinadamının, korkutucu kutsal yazının vb. değil. Ama Duyuncum bilgim ile, bilgeliğim ile orantılı olarak iyidir, doğrudur. Ve İyinin bilgisine doğru gelişmesi için Özgürlüğün kendisinden başka hiçbirşeye gereksinmez.
Halk genel olarak eğitimsizdir, bilgisizdir. Ama aynı törel eğitimsizliği entellektüel de eşit ölçüde paylaşır. Entellektüel salt entellektüel olarak gerçeğin bilgisizliğinde halkın gerisinde kalamaz, ve bütünüyle boş tasarlar ve düşlemler kurmada onun ilerisine gider, çünkü bildiği kavram değil ama tasarımdır. Entellektüel böyle olarak despotik ayrıcalık tininin bir artığıdır, karşısında karşıtını, entellektüel olmayan ve ona danışması, onu dinlemesi gerektiğini düşündüğü halkı görür, ve kendini politik olarak onun üzerindeki efendi karakterinde bilir. Entellektüel, politik poza girdiğinde, istençsiz halkın kaprisli önderidir.
Yurttaş politik bilgedir, ve dünyasının ussallığı onun kendi sorumluluğundadır, çünkü Yasayı kendi İstenci olarak bilir ve yalnızca kendi İstencini Yasa yapar. Özgürlük, İstenç ve Yasa arasındaki birliği ya da bağı göremeyen aydın bilinç Devleti görgül devlet olarak, salt pozitif birşey olarak, giderek kişilerin, kümelerin keyfi istençleri olarak, özençleri olarak görür. Devletin despotizmden daha iyi birşey olabileceğini düşünemez.
İnsan kendi kendisinden başka bir sorumlu aramada direttiği düzeye dek moral olarak gelişmeyecektir. İnsanlığı kendi sorumluluğunu üstlenemeyecek ve sorumluluğunu her zaman dışsal bir etmene, bir egemen sınıfa, hükümetler, despotlara vb. yüklenecek bir moronlar kitlesi olarak gören bakış açısı ancak özgürlük bilincinden yoksun bu halk bilincinin kendisi olabilir. Bu bilinç insanlığın — sömüren, ezen, yokeden insanlığın — şimdiki bilincidir. Sömürülmesi, ezilmesi, yokedilmesi ancak özgür olduğu düzeye dek kendi sorumluluğu olabilir. Ve Tin kendinde özgürdür. Bu onun özgürleşmesinin olanağı ve zorunluğudur. Özgürlük dışsal bir güçten kazanılabilecek birşey değildir.
|
|